Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 2018 yılında ilan ettiği “Dünya Gıda Güvenilirliği Günü”, her yıl 7 Haziran’da kutlanıyor. Bu özel gün, BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) iş birliğiyle, gıda kaynaklı hastalıklar, açlık ve sağlık sorunlarına dikkat çekmek amacıyla organize ediliyor.
Bu yılın teması “Bilimin Işığında Eylemler” olarak belirlendi. Tema, gıda güvenilirliğinin sağlanmasında bilimsel bilginin ve yöntemlerin önemine vurgu yapıyor. “FAO Dünya Gıda Güvenilirliği Günü 2025 Raporu”na göre, her yıl 600 milyon insan gıdayla bağlantılı hastalıklarla mücadele etmek zorunda kalıyor.
Gıda kaynaklı hastalıkların sadece sağlık açısından değil, ekonomik boyutuyla da ciddi bir yük oluşturduğunu söyleyen uzmanlar, bu hastalıkların tedavisi için yılda yaklaşık 15 milyar dolarlık bir maliyetin ortaya çıktığını belirtiyor. Düşük ve orta gelirli ülkelerde bu yük, üretkenlik kayıpları ve sağlık harcamaları nedeniyle 110 milyar doları aşıyor.
FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, yaptığı açıklamada gıda güvenilirliğinin hayati önemde olduğunu vurgulayarak, “Tükettiğimiz gıda güvenli değilse hiçbir şekilde ona gıda diyemeyiz.” ifadelerini kullandı. Selışık’a göre, güvenilir gıda için mevzuat, üretim ve kontrol sistemlerinin birlikte işlemesi gerekiyor.
Selışık, tüketici bilincinin de sürecin önemli bir parçası olduğunu vurguladı: “Aldığınız ürün gerçekten hijyenik olarak üretilmiş mi? Gıda kodeksine uygun mu? Denetimlerden geçmiş mi? Bu zincir sağlamsa, güvenilir gıda tüketiyorsunuz demektir.”
FAO verilerine göre, güvenilir gıdaya erişemeyen 420 milyon kişi her yıl hayatını kaybediyor. Selışık, özellikle 5 yaş altı çocukların risk altında olduğunu belirterek, “Bu rakam yaklaşık 125 milyon. Güvenilir olmayan gıdalar nedeniyle hastalanıyor, zehirleniyor ya da hayatını kaybediyorlar.” dedi.
Türkiye’nin, Avrupa Birliği standartlarıyla uyumlu bir gıda mevzuatına sahip olduğunu vurgulayan Selışık, “FAO-Türkiye ortaklık programı Orta Asya ülkelerine destek veriyor. Gıda mevzuatları, laboratuvar sistemleri ve hijyen kuralları gibi birçok alanda tecrübemizi bu ülkelere aktarıyoruz.” diye konuştu.
Ayrıca Türkiye’de halkın doğal ürünlere olan ilgisinin bazı yanlış algılara yol açtığını belirten Selışık, “Doğal olan her şey sağlıklı değildir. Bu ürünlerin de kodekse uygun ve hijyenik şartlarda üretilmesi gerekir. Bu bilinç için Gıda Kontrol Genel Müdürlüğü ile yeni bir proje başlattık.” dedi.
Çatışma bölgelerinde açlık sorununun daha da derinleştiğine dikkat çeken Selışık, Rusya-Ukrayna Savaşı ve İsrail-Filistin çatışmasının gıda güvenliğini ciddi şekilde etkilediğini belirtti. “Bu bölgelerde arazi kullanılamaz hale geliyor, üretim düşüyor ve hijyenik üretim imkanları ortadan kalkıyor. Gıda artık sadece üretim meselesi değil, barışın da konusu.” dedi.
Kaynak: AA
