1. Haberler
  2. Biyografiler
  3. Dr. Mustafa Peköz: İsrail, İran’a saldırıyı neden erkene aldı? – dokuz8HABER

Dr. Mustafa Peköz: İsrail, İran’a saldırıyı neden erkene aldı? – dokuz8HABER

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İsrail’in İran’a yönelik çok kapsamlı bir saldırı yapmak istediği, ancak ABD’nin İran ile müzakerelere başlaması nedeniyle şu aşamada uygun olmadığı belirtiliyordu. Trump’ın Ortadoğu’ya yönelik aldığı bazı kararlarda Netanyahu’yu devre dışı bıraktığı ifade ediliyordu. Trump’ın Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri ile yaptığı anlaşmalar; HTŞ lideri Şara’nın Riyad’da gerçekleştirdiği görüşme ve Hamas ile yapılan müzakereler gibi kritik konularda Tel Aviv ile anlaşmazlıkların olduğu söyleniyordu.

Peki, tüm bu sorunlara rağmen Tel Aviv’in İran’a yönelik gerçekleştirdiği kapsamlı saldırının sebebi ne olabilir? Gerçekten Netanyahu’nun iddia ettiği gibi İran bir ay içinde nükleer bomba yapma kapasitesine ulaşabilir mi? Trump, “saldırı için acele edilmemesi, görüşmelerin sonucunun beklenmesi” konusunda Netanyahu’yu uyarmasına rağmen İsrail neden acele etti?

İran’ın İsrail’in nükleer silahlarına dair elde ettiği bilgiler iddiası

ABD’nin, İran ile nükleer anlaşmayı gerçekleştirmek için yaptığı görüşmelerin ortasında İsrail’in böyle bir saldırıyı yapmasının birçok nedeni bulunuyor. Saldırı sırasında ABD’nin bilgisi olduğu, hatta dolaylı istihbarat desteği verdiği ancak askeri olarak sürece dahil olmadığı biliniyor. Washington’un doğrudan onayı olmadan yapılan bu saldırının, özellikle İran açısından önemli siyasi sonuçlar doğurduğu/doğuracağı açıktır.

Bu saldırının önemli nedenlerinden biri, İran’ın birkaç gün önce yaptığı açıklamayla doğrudan ilişkilidir. Hem İran’ın dini lideri Hamaney hem de Devrim Muhafızları Genel Komutanı Tuğgeneral Hüseyin Selami, İsrail’in gizli nükleer silahlarına ilişkin bazı bilgilerin ele geçirildiğini ve bu silahların nerede korunduğunun tespit edildiğini açıklamışlardı. Tahran yönetimi, bu bilgileri detaylandırarak hem uluslararası kamuoyuna hem de Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve ABD’nin müzakere heyetine sunacaklarını duyurdu.

İran, yakın dönemde İsrail’in nükleer silah tesislerinin yerlerini tespit ettiğini kamuoyuna açıklayarak, İsrail üzerindeki baskıyı artırmaya ve böylece dünya kamuoyunda İsrail’i izole etmeye hazırlanıyordu. Ayrıca, İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğu gerçeğini öne sürerek, İran’ın da buna sahip olma hakkı olduğunu uluslararası arenada ön plana çıkaracaktı.

İsrail, sahip olduğu nükleer silahlarla ilgili bilgilerin bir kısmının İran’ın eline geçmiş olabileceğinden endişelendi. Hatta İsrail’de bu soruşturma kapsamında tutuklamaların olduğu belirtiliyor. İsrail, İran’ın olası bilgileri kamuoyuna yansıtmasını engellemek için çok kapsamlı bir saldırı gerçekleştirerek hem dikkatleri dağıttı hem de bilgilerin yayılmasını önlemeye çalıştı.

Saldırının bir başka amacı: İran’ı nükleer anlaşmada “teslim olmaya” zorlamak

Saldırının ikinci amacı, nükleer görüşmelerde İran’ın bütünüyle ABD’nin şartlarını kabul etmesini sağlamaktı. İran’ın dini lideri Hamaney’in “ABD bize teslimiyet dayatıyor, bunu kabul etmiyoruz ve reddediyoruz” açıklaması, mollalar yönetiminin ABD ile anlaşmaya sıcak bakmadığını ortaya koyuyordu.

Trump, “süreçten memnun değilim, kötü şeyler olacak” şeklindeki açıklamasıyla İran’a dolaylı bir uyarı gönderdi. İsrail’in saldırısından sonra Trump’ın yaptığı ilk açıklama, “Daha kötü şeyler olmadan İran anlaşmayı kabul etmelidir. İran nükleer bomba sahibi olamaz ve müzakere masasına geri dönmeyi umuyoruz” şeklindeydi. Ayrıca Trump, “Tahran’da nükleer anlaşmaya karşı çıkan radikal komutanların önemli ölçüde tasfiye edildiğini” belirterek, İran yönetimine anlaşmayı kabul etmekten başka seçenek bırakmadığını ima etti. Amaç, diplomatik masada ABD’nin şartlarının İran’a zorla kabul ettirilmesidir.

İsrail, Ortadoğu’nun dizayn edilmesinde tek güç olmak istiyor

İsrail Ordusu (IDF) adına yapılan açıklamada: “Bugün İran, nükleer silaha her zamankinden daha yakın. Kitle imha silahlarının İran rejiminin eline geçmesi, İsrail devleti için varoluşsal bir tehdit, dünya içinse ciddi bir risk oluşturuyor.”

İsrail için mesele sadece İran’ın nükleer silah sahibi olması değil. Şüphesiz bu durum İsrail’in askeri stratejisinde önemli bir yer tutuyor. Ancak bundan çok daha önemli olan, Ortadoğu dizayn edilirken İsrail’in rakipsiz olma hedefidir. İsrail’in en büyük bölgesel rakibi İran mollalar rejimidir. Filistin’de Hamas’ı, Lübnan’da Hizbullah’ı ve Suriye’de Esad rejimini zayıflatarak İran’ın bölgesel stratejisini ciddi şekilde çökertti. Yaklaşık 200 askeri uçakla gerçekleştirdiği saldırıyla İran’ı içeriden zayıflatmaya çalıştı.

Bölgedeki hiçbir ülke, İsrail’in İran’a yönelik saldırısına karşı net bir tutum almadı, dahası alamıyor. Böylelikle İsrail, 2025 yılına kadar Ortadoğu’nun nasıl dizayn edileceğinin yol haritasını çiziyor ve bunu bölge ülkelerine dayatıyor. Bugünkü verilere göre, bölgedeki hiçbir ülke İsrail’in askeri güç kullanarak bölgeyi dizayn etmesini engelleyecek durumda değil. İsrail jetleri, Suriye, Irak, Ürdün ve Suudi Arabistan hava sahasını kullanarak İran’a saldırıyor. İlgili ülkeler hava sahalarını kapatmalarına rağmen İsrail jetlerinin geçişini önlemiyor ya da önleyerek İsrail’i karşılarına almak istemiyorlar.

 İsrail’in Saldırısı ve İran’ın Stratejik Güç Olma Çabası

İran’ın bölgesel güç olma stratejisinde nükleer silahların elde edilmesi son derece önemli bir rol oynuyor. Molla rejimi 45 yıldır nükleer bomba elde etmek için tüm riskleri göze aldı. Tarihin en uzun süren ambargolarına rağmen nükleer silah üretme stratejisinden vazgeçmedi. İran, İsrail’i politik olarak dengelemenin nükleer güç olmaktan geçtiğini düşünerek nükleer enerji üretim sistemlerini kurmak için milyarlarca dolar harcadı. İran, uluslararası ilişkilerde nükleer silah üretmek gibi bir amaçlarının olmadığını ısrarla dile getirip tek hedeflerinin barışçıl enerji üretimi olduğunu belirtse de, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü, Tahran’ın istediği takdirde “birkaç nükleer bomba yapmaya yetecek kadar zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğu” uyarısında bulundu.

İsrail Saldırısı: İran’ın Askeri Gücünün Zaaflarını Ortaya Çıkardı

1. İran’ın savunma sisteminin zayıflığı: İsrail saldırısı, İran’ın hava savunma sisteminin etkisiz olduğunu ortaya koydu. Rusya’nın İran’ın stratejik bölgelerine kurduğu hava savunma sistemleri neden devreye girmedi? İsrail saldırısı karşısında etkisiz mi kaldılar, yoksa İsrail ajanları öncesinde sistemi devre dışı mı bıraktı? Bu sorular halen yanıt bekliyor, ancak kesin olan şey, İran’ın savunma kapasitesinin beklenilenden çok daha zayıf olduğu anlaşılıyor

2. İsrail’in nokta atışları: İsrail, İran’ın askeri komuta kademesine doğrudan operasyon düzenleyerek önemli isimleri etkisiz hale getirdi. Tesnim Haber Ajansı’na göre, İran Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Genel Komutanı Tuğgeneral Hüseyin Selami ve Hatemül Enbiya Merkez Karargahı Komutanı Tuğgeneral Gulamali Raşid dahil olmak üzere 20’ye yakın üst düzey subay öldürüldü. İsrail’in bu isimlere dair bilgileri nasıl elde ettiği halen soru işareti.

3. Hamaney’e mesaj: İsrail, Hamaney’in başdanışmanı Ali Şemhani’yi öldürerek “İstersek Hamaney’i de hedef alabiliriz” mesajını verdi. İsrail, İran’ın misilleme yapması durumunda Ayetullah Ali Hamaney’i hedef alacağını belirtti.

4. İran’ın nükleer fizikçilerine saldırı: İsrail, İran’ın nükleer enerji ve silah sistemleri üzerinde çalışan, aralarında Mehdi Tehrançi ve Feridun Abbasi’nin de olduğu  6 nükleer fizikziyi isimleri öldürerek İran’ın nükleer programına ciddi darbe vurdu.

5. İran istihbaratının zayıflığı: İsrail’in saldırıları, İran istihbaratının yetersiz ve dağınık olduğunu gösterdi. İran, sık sık İsrail içinde bilgi alma kapasitesine sahip olduğunu öne sürse de, gerçek durumun böyle olmadığı anlaşıldı. Özellikle Mossad’ın İran içinde suikast operasyonları gerçekleştirebilmesi, İsrail istihbaratının başarısını ancak İran’ın başarısızlığını gözler önüne seriyor.

6. İsrail nükleer tesislerine önemli bir darbe indirdiğini açıklaması : İsrail, saldırısının tek gerekçesi İran’ın nükleer bomba elde etmeye çok yaklaştığı iddiasıydı. Bu nedenle saldırının stratejik hedeleri nükleer silah üretimi için uranyum zenginleştirmesi merkezleri oldu. Yapılan açıklamaya göre hedeflerin önemli yok edildiğiydi. Ancak bunun ne kadar doğru olduğu kuşkulu, İran’ın  bu tür saldırılara karşı ciddi önemler aldığı bilinmektedir. Bu nedenle İsrailin hedefine ulaştığı halen kuşkuludur.

İran Karşı Saldırı Yapabilir mi?

Dini Lider Hamaney, “Düşmanın saldırılarında birkaç komutan ve bilim insanı şehit oldu. Yerlerine geçenler ve meslektaşları, görevlerini derhal üstlenecektir… Siyonist rejim, bu cinayetle kendisi için acı ve ıstıraplı bir kader hazırladı ve kesinlikle bunun karşılığını alacaktır.” açıklamasını yaptı. İran’ın İsrail’e karşı saldırı yapma olasılığı oldukça yüksek görünüyor. Ancak İran, sanıldığı kadar modern bir askeri güce sahip değil.

Hava ve deniz gücü: İran’ın hava ve deniz kuvvetleri büyük ölçüde eski teknolojiye dayanıyor. Rusya’dan Su-34 dördüncü nesil uçakları satın alma kararı almasına rağmen, bu uçakların henüz kullanıma girmediği biliniyor.

İHA’lar ve balistik füzeler: İran’ın insansız hava araçları (İHA) ile gerçekleştirdiği saldırılar, daha önce etkili olmadığını göstermişti. İran’ın elinde uzun menzilli balistik füzeler bulunmasına rağmen bunların etkinliği henüz test edilmiş değil. İsrail’e fırlatılan füzelerden bazıları İsrail topraklarına düşmesine rağmen sanıldığı gibi ciddi bir tehlike oluşturmadığı anaşılıyor.

İran’ın zorunlu karşı saldırısı : İran’ın hem bölgesel nüfuzunu koruyabilmek hem de iç politikada istikrarı sağlamak adına İsrail’ saldırılarına karşılık vermesi adeta zorunluluk haline gelse de, bu saldırıların ne ölçüde başarılı olacağı konusunda ciddi şüpheler var. İsrail’e fırlatılan füzelerden bazılarının Tel Aviv’e düşmüş olması sadece geçici psikolojik bir etki yaratır. Önemli olan İsrail’in yaptığı gibi stratejik olarak zarar vermesidir. Bunun pek mümkün olmadığı görülüyor.

İran’ın stratejik dostları yok, İsrail’in var :  İran karşı saldırılarını arttırırsa ABD, Fransa, İngiltere’nin doğrudan hatta NATO dolaylı olarak devreye gerecektir. Aynı durum İran için geçerli değil. Rusya’da  ve Çin’de cılız bazı diplomatik girişmler dışında bir tepki gelmiş değil. Bir bakıma sessizlik hakim. Ayrıca Türkiye ve Arap/İslam dünyası İran’a destek vermezler/veremezler. Hatta Sünni-Şii rekabeti nedeniyle İran’ın kaybetmesinde mutlu olabilecekleri söylenebilir

İsrail Saldırılarına Karşı İran’da İç Dinamikler Değişebilir

İran’daki molla rejimi uzun yıllardır toplumsal desteğini kaybetmiş durumda. Ülkedeki otoriter yönetim, Devrim Muhafızları Ordusu aracılığıyla farklı sosyal gruplara baskı uygulayarak ayakta kalmaya çalışıyor. İran’da yalnızca Fars toplumu değil, Kürtler, Beluçlar ve Azeriler de ciddi etnik ve sosyal sorunlarla karşı karşıyadır.

İsrail’in saldırılarının artması, İran içinde Irak ve Suriye’de yaşanan benzer süreçlerin başlamasına yol açabilir. İran Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi: “İran kendi iç sorunlarını çözemezse, üçe-dörde bölünür.” Sürecin nasıl işleyeceği belirsiz ancak iki olasılık var: ya Molla rejimi hızla tasfiye edilerek demokratik bir İran’ın oluşması ya da İran’ın bölünerek farklı parçalar halinde dağılması

İsrail’in Saldırısına Ankara’nın Tepkisi

İsrail’in İran’a yönelik saldırısı, Ankara’da beklenen yüksek tepkiye yol açmadı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın’ın İsrail’in İran’a yönelik hava saldırılarını değerlendirmek için bir toplantı gerçekleştirildiği açıklandı.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’in İran’a düzenlediği saldırılarla ilgili yaptığı açıklamada: “Gazze’de insanlık dramına yol açan, Lübnan’ı istikrarsızlığa sürükleyen, Suriye’yi işgale yönelen ve bugün de İran’ı hedef alan İsrail’in, bölgeyi istikrarsızlaştırmaya yönelik stratejisinden bir an evvel vazgeçmesi gerekmektedir. ABD Başkanı Trump’ın başlattığı nükleer müzakere sürecinin ilerletilmesi, nükleer anlaşmazlığın neden olduğu ihtilafın çözülmesi için tek yöntemdir. Diplomasi, savaşın tek alternatifidir.”

Bu açıklama, diplomatik dilde en düşük tepki tonunu ifade ediyor. Bunun temel nedeni, Ankara’nın Tel Aviv ile bölgesel bir rekabete girmek veya doğrudan çatışma içine çekilmek istememesi. Türkiye, Suriye’de İsrail’i karşısına alarak yaşadığı zorlukları gördü ve hem ABD ile ilişkilerini daha fazla bozmamak hem de bölgesel denklemin dışında kalmamak için dikkatli bir tutum sergiliyor. Ancak İran’da Irak ve Suriye gibi bir süreç başlarsa Ankara’nın  bölgesel stratejisini tamamen değiştirme olasılığı gündeme gelecektir.

Ankara, İran’daki Gelişmeler Nedeniyle Yeni Sürecini Gözden Geçirebilir

Ankara, İsrail saldırılarının artması halinde İran Kürdistan Eyaletinde sürpriz gelişmeler yaşanabileceğini ve Suriye’deki sürece benzer bir ortam oluşabileceğini öngörüyor. Bu tür gelişmeler, Ankara’nın hem bölgesel Kürt politikasını hem de Öcalan üzerinden devam eden sürece ilişkin stratejisini yeniden gözden geçirmesine neden olabilir.

Ankara için iki temel seçenek var:

1. Süreci olumlu yönde hızla tamamlayarak Kürtlerle birlikte yeni bir politik alan açmak

2. Kaygılar nedeniyle süreci sonlandırmak ve mevcut politikalarını korumak

Devlet içinde de bu konuda farklı görüşlerin ortaya çıktığı ve ciddi tartışmaların yaşandığı söylenebilir.

Öcalan’ın Görüşme Notlarının Sızdırılmasıyla Amaçlanan Nedir?

Öcalan’ın İmralı Heyeti ile yaptığı 21 Nisan 2025 tarihli görüşme notunun, İsrail’in İran’a saldırdığı gün basına sızdırılmasının tesadüf olmadığı açık. Kamuoyuna yansıyan ve Öcalan’a ait olduğu belirtilen görüşme notunda şu ifadeler yer alıyor:

“İkinci İsrail diyorlar ya, var zaten. Benimki değil, senin desteklediklerindir ikinci İsrail. Post-İsrail yani. İsrail’i Ortadoğu’da stratejiyi kuran hegemon güç olarak inşa etmek istiyorlar. Netanyahu-Trump gidiş gelişleri bunun içindir. Beş aşamalı bir stratejidir. İlk üç aşama olarak Gazze, Lübnan, Suriye bitti. Geriye iki aşama, İran ve Türkiye kaldı. Bu stratejinin olmazsa olmazı Kürtlerdir. Bu ilişkiyi İsrail nasıl ele geçiriyor, nasıl kullanmak istiyor? Şu an İsrail’in tek derdi beni ortadan kaldırmak. Kandil’in aklı yerinde değil ki bunu engelleyebilsin. Yerleşim itibariyle böyledir, Kandil İran’ın, SDG ise İsrail’in etkisindedir. Bunu ancak ben engelleyebilirim.”

İsrail’in İran’a saldırdığı gün Öcalan’ın görüşme notunun kamuoyuna sızdırılması, İsrail’i Öcalan’a karşı harekete geçirmeye yönelik bir hamle olarak yorumlanabilir. Bu hamlenin amacı, Öcalan’ı hem Kuzeydoğu Suriye’de hem de İran’da etkisiz hale getirmektir.

Ayrıca, “Kandil İran’ın, SDG ise İsrail’in etkisindedir” değerlendirmesi, Kürt Politik Hareketi ve özellikle Kürt toplumu içinde Öcalan’a karşı kullanılabilecek bir argüman olarak öne çıkıyor. Bu sürecin dikkatle takip edilmesi ve Öcalan’ın ne demek istediğinin kamuoyuna doğru şekilde aktarılması  önem taşıyor.

Dr. Mustafa Peköz: İsrail, İran’a saldırıyı neden erkene aldı? – dokuz8HABER
Yorum Yap

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Perest ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin