Toz, duman net görmemizi engellese de 26 Mayıs’ta Mengü’nün “söylenti” haberi, tıpkı 17 Mart 23’te Ahmet Şık’ın, Ruşen Çakır’a verdiği “Alevi birinin cumhurbaşkanlığına aday olması sorun yaratır” mealindeki cevabı gibi bir kırılma yarattı.
Belli ki 26 Mayıs günü kararın açıklanacağı düşünülerek bir operasyon yapıldı, mahkeme kararının ertelemesi ile “KK ifade verse dava kapanır iddiası” kararın önüne geçti, CHP içinde sorunlara yol açacak niteliğe büründü.
Şık ile Mengü’nün benzerliği, AKP yandaşı gazeteciler tarafından söylense pek umursanmayacak sözleri; bir sosyalistin söylemesi ve babası önemli bir CHP’li olan Mengü’ye söylettirilmesidir.
Evet “söylettirilmiştir” Çünkü “gelse yok dese savcı dosyayı kapatacak” iddiası; ceza kanunu ve siyasal partiler kanunu açısından olanaksızdır. Dava, kamu davasıdır.
Mengü, tecrübesiz genç bir muhabir değil, kendine sorması gereken şudur: Bunu bana kim söylettirdi? Zamanla benden etkili birileri, bu soruya ek “sen neden bilgin olması gereken ya da bilgi edinebilmenin çok kolay olduğu bir konuda, bunu dillendirdin?” diye Mengü’ye soracaktır.
Davanın ertelenmesi bir sonuç daha yarattı. Kılıçdaroğlu çıkıp, “madem öyle, ifadeye geliyorum, kongreyi aklıyorum, savcı dosyayı kapatsın” derse ne olacak. Davanın bu şahitlikle kapatılmasının, kanunen olanaksız olduğu belli. Bu durumda Savcı ve Mengü hakkında ne denilecek?
Sonuçta olan oldu cin şişeden çıktı
Ortamı özetleyelim: AKP’de çözülmeyi durdurmak için yeni kabine hazırlıkları var ve özellikle ekonomik koşulların yarattığı felce çare aranıyor. Bahçeli ve DEM, Öcalan’a verilen sözlerin yerine getirilmesi için gittikçe sabırsızlanıyor.
Israrla destek talep ettikleri CHP, Saray’ın her yönden saldırısı altında, Erdoğan ve Bahçeli’den sonra Öcalan da anayasa masasına oturması için baskı yapıyor.
Cumhurbaşkanı adayı; sekreterine, korumasına kadar varan tüm kadrosu ile hiçbiri ispatlanamayan iddialarla tutuklular.
Bu koşullar altında CHP’nin tek kozu; halkla dayanışma halinde birinci parti olması ve anayasa masasına oturması için yapılan baskıya “uyun mevcuda” gerekçesi ile direnebilmesi.
Aksi takdirde CHP’nin direncinin kırılamayacağını hepsi biliyor. Erdoğan’a bir dönem daha başkanlık yolu açacak düzenlemeyi kabul ettirebilmeleri olanaksız. Tıpkı mevcut anayasaya uyup, siyasi tutsakları çıkardıkları demokratik bir ortamda ne İmamoğlu’nu ne de CHP’yi seçimle aşmanın olanaksızlığı gibi.
Çözüm ne olabilir? Anayasa değişikliğini havuç olarak kullanıp, erken seçime gitmek. İmamoğlu tutuklu iken DEM’in elini rahatlatacak, CHP adayının Mansur Yavaş olduğu bir seçimde; birinci turda olmasa da ikinci turda, RTE’nin başkanlığının devamını sağlamak.
Durum: RTE-Saray yeni kabine açıklayacak, ekonomide gevşemeye hazırlık olarak döviz biriktiriyor. Elinde Öcalan’a özgürlük havucu var. İmamoğlu tutuklu, İBB felç, belediye yasası ile gelecek dönemde rant kontrolünü alıyor, af yasası çıkartılıyor, LGBT yasaklarıyla dindar kesime “CHPKK” yerine, “CHPLGBT” propagandası hazırlanıyor, 2B ile 5 milyon tapu dağıtılacak. Seçime hazır.
CHP Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı ve aday olmak isteyenleri bizzat engellediği Olağanüstü Kurultay’da, Özel’in tek adaylığı ile birlik içinde çıkmış. Özellikle gençlerin ve halkın desteği ile tüm baskılara göğüs germeye, direnmeye çalışıyor. Hapisteki adayı her ankette kazanıyor
Cumhurbaşkanlığı ofisleri ile yeni ekonomik ve sosyal program çalışmalarını açıklamak üzere. Partide çatlak ses yok. Hele AKP ile karşılaştırılırsa, tam birlik görüntüsü veriyor. İşte şimdi o sorular tekrar akla takılmaz mı? Nevşin Mengü’ye, davanın seyrini etkilemesi olanaksız dedikoduyu kim, neden söyledi? Mengü gibi tecrübeli gazeteci bunu bilerek neden yaydı? Çünkü o haber üstüne linç edilecek vekil listeleri çıktı, Aleviler bu partiden defolsun sloganları atılıyor. Erken seçim gelmek üzereyken bu tavır hangi oyları CHP’den uzaklaştırır? Düşünelim!