CHP’nin 38. Kurultayı’na ilişkin kamuoyunda ‘mutlak butlan’ olarak bilinen dava yarın Ankara’da görülecek. Siyaset gündeminin en sıcak konusu olan dava sonucunda Kemal Kılıçdaroğlu’nun tekrar CHP Genel Başkanı görevine getirilebileceği iddia edilenler arasında. 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yetkisizlik kararı vermesi beklense de Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ekrem İmamoğlu ile yaptığı görüşmenin ardından tartışmalar hararetlendi. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Genel Başkanlık görevine geri getirilmesine yönelik kararın çıkması durumunda bunu kabul edeceğine yönelik iddialar ciddi bir hukuk tartışması başlattı. Mutlak butlan davasının hukuki boyutunu Anayasa Hukukçusu Şule Özsoy Boyunsuz ile konuştuk.
CHP’nin 38. Kurultayı’nda bazı usulsüz işlemler olduğu iddiasıyla şikayette bulunuldu ve dava açıldı. Nedir bu işin hukuki boyutu?
Siyasi Partiler Kanunu 21.md; büyük kongre, kongre, il ilçe kongrelerinin nasıl yapılacağını ve seçimlerle ilgili itirazların nasıl olacağını düzenliyor. Buna göre, siyasi partilerin genel merkez, il ve ilçe yöneticileri seçimi, seçim yargısının gözetimi ve denetiminde yapılır. Seçim yargısı seçim kurulları ve en tepede de Yüksek Seçim Kurulu (YSK) dır. YSK, büyük kongreyi denetleyecek Seçim Kurulunu belirler, onlar da sandık kurullarını oluştururlar. Seçim yargısının gözetimi ve denetiminde yapılan seçimlere ilişkin itirazlar, usulsüzlük iddialar da ilgili seçim kuruluna tutanakların düzenlenmesinden itibaren 2 gün içinde yapılır ve kesin olarak karar bağlanır. Bu maddeye göre kullanılan oylar ve diğer belgeler 3 ay saklanır.
SPK 21. Md “Hakim, seçim sonuçlarını etkileyecek ölçüde bir usulsüzlük veya kanuna aykırı uygulama nedeniyle seçimlerin iptaline karar verdiği takdirde bir aydan az ve iki aydan fazla bir süre içinde olmamak üzere seçimlerin yenileneceği tarihi tespit ederek ilgili siyasi partiye bildirir.” denilmektedir.
Bu maddeye göre seçimlerin iptaline sadece bu şekilde karar verilebilir. Burada kararlar çıktığı zaman bu kararlara karşı da bir yere gitmek mümkün değil.
Bu dava nasıl oldu da açıldı?
Siyasi Partiler Kanunu 121.md göre, Dernekler kanunu ve Medeni Kanunun bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin siyasi partiler hakkında uygulanacağını söyler. Siyasi Partiler Kanunu, partiler için özel hüküm niteliğinde olduğundan bu kanunda hüküm varsa partiler için onlar uygulanır. Yani eğer SPK’da hüküm yoksa, dernekler için yapılmış düzenlemeler partiler için de uygulanabilir demektir bu. CHP için Siyasi Partiler Kanunu 21’inci maddesinde açık hükmü bulunmasına rağmen bu dikkate alınmadan dernekler kanunu üzerinden bir süreç başlatılıyor.
Dernekler Kanunu ve Medeni Kanun kurultaya ilişkin süreci nasıl belirliyor?
Derneklerle ilgili medeni kanunda çeşitli düzenlemeler var. Bunlar derneklerin aldığı hukuka aykırı kararlara karşı ne yapılabileceğine ilişkin düzenlemeler. Siyasi Partiler hakkında da uygulanan MK 75 uyarınca derneklerin karar organı olan genel kurulları yönetim kurulunca toplantıya çağrılır. Partilerin büyük kongreleri, il ve ilçe kongreleri için geçerli bir hükümdür. Ancak bu yapılmazsa Sulh hakimi 3 üyeyi Genel Kurulu (ya da büyük kongreyi) toplantıya çağırmakla görevlendirir. Bunlar kayyum değildir. Partiyi yönetemezler, sadece yöneteceklerin seçileceği süreci yapmakla görevlidirler. Partiler için anlamı olağanüstü büyük kongre ya da olağan büyük kongre toplanılmamakta direnilirse bunun için sulh hakiminden karar alınmasıdır. Oysa CHP Büyük Kongreyi toplamış bir değil iki kere.
Bu hükümlerde kesinlikle bir derneğin ya da partinin seçimsiz şekilde yönetiminin yargı tarafından belirlenebilmesi söz konusu değildir. Böyle bir düzenleme Anayasamızın örgütlenme özgürlüğünü düzenleyen hükümlerine aykırı olurdu. Hakkın özüne dokunurdu. Yönetimi ancak üyelerin iradesi belirler.
MK 83.md düzenlemesinde ise derneklerin genel kurul kararlarının içeriğine ilişkin itirazlar düzenleniyor. Bu hüküm partilerin seçim süreçleri için uygulanamaz zira seçim süreçleri için özel norm var. SPK 21. Burada dikkat edin, seçim değil, kararlara itiraz düzenlenmiş. Mahkemeye başvurunun, öğrenemeden itibaren 1 ay her halükarda 3 ay içinde açılması gerektiği söyleniyor. Mutlak butlan ile malül kararlar bunun dışında tutuluyor. Anlamı şudur: alınan kararın içeriği hukuken en baştan itibaren hiç doğmamış kabul edilecektir. Hangi hallerde olur? Yagıtay kararlarına göre dernek genel kurulu’nda MK’da düzenlenen karar yeter sayısına uyulmadan karar alındıysa veya MK emredici hükümlerine aykırı karar alındıysa mutlak butlan oluşur. Mesela yeter sayıya uyulmadan derneği fesih kararı alındı veya derneğin zorunlu organlarını ortadan kaldırma kararı alındı veya bir dernek medeni kanuna açıkça aykırı başka bir karar alırsa ona ilişkin butlan davası görülebilir. Bu durumların hiçbirisi CHP için söz konusu değildir.
CHP’nin davasında söz konusu iddialar genel merkez seçimlerine ilişkindir ve kesin biçimde seçim yargısının görev alanı içindedir.
Bu kanunun seçimlerle ne ilgisi var?
Siyasi partilerin iç yönetimini belirlemek için yapılmış seçimlerle ilgili hiçbir karar hukuk mahkemeleri tarafından alınamaz. Yukarıda ifade ettiğin gibi MK hükmü kayyum düzenlemesi değildir. Seçim için görevlendirilen heyet hızlıca seçime gider. Bunun da butlanla bir ilgisi yoktur. Butlan Medeni Yasaya aykırı alınan bir kararın yok hükmünde sayılmasına ilişkindir.
Şu anki süreçte YSK CHP Kurultayı’na ilişkin karar verebilir mi?
YSK da geriye dönük karar alamaz. Çünkü bunun da bir süresi var. İtiraz süresi 2 gündür. Bu bir parti değil dernek olsaydı bile seçilmemiş bir dernek yönetimini mahkeme tarafından göreve getirilemezdi.
KILIÇDAROĞLU KİMSE TARAFINDAN GERİ GETİRİLEMEZ
Mahkeme butlan kararı verirse ne olacak?
Örgütlenme özgürlüğüne aykırı olur. Anayasadaki siyasi parti kurma hakkının özüne aykırıdır. Genel başkanı seçmeye yetkili olan delegeler dışında bir makam ya da mahkemenin genel başkan belirlemesi mümkün değildir. YSK ‘bu seçimde usulsüzlük var’ deseydi dahi ancak seçim yenilenebilirdi ki bu olmadığı halde seçim de yenilendi. Burada özel bir hüküm olmasa bile herhangi bir mahkeme ‘seçim geçerli değil eskisi göreve geri döndü’ diye bir karar alamaz. Örgütlenme özgürlüğünün özüne dokunur. Anayasaya bütünüyle aykırı. Seçilmemiş birisi görev süresi bittiyse sıradan bir insandır. Görev süresi bitti Kışıçdaroğlu’nun. Seçimde bir kusur olsa da olmasa da Kemal Kılıçdaroğlu bir genel başkan değil ve Büyük Kongre dışında kimse tarafından geri getirilemez. Mahkemelerin yetkisi en fazla büyük kongreyi yenilemektir.
MAHKEME YETKİSİZLİK KARARI VERMELİ
Mahkeme nasıl bir karar vermeli?
Cumhuriyet tarihinde siyasi partilerle ilgili böyle bir dava yoktur. Derneklerle ilgili görülen bir davadır. Dernekler, Medeni Kanunun emredici hükümlerine aykırı bir karar alınırsa buna yönelik bir davadır. Parti yönetimin seçimiyle ilgili olan usul değildir. Seçimle ilgili usulsüzlüklerde o iradeyi sakatlayacak durumda ise bunun için görevli yargı organı orası değildir. Dolayısıyla ‘görevsizlik’ kararı verilecektir.
ÜST MAHKELERDE İTİRAZ SÜRESİ EN AZ BİRKAÇ YIL SÜRER
Dieylim ki mahkemeden butlan kararı çıktı. O zaman ne olacak?
Bunun temyizi var, istinafı var… Her türlü itirazlar yapılır. Hukuk mahkemeleri sistematiği içerisinde istinafa ve temyize başvuru süresi içerisinde bunun yapılması gerekir. Çok kısa sürecek şeyler değil. Normal şartlarda istinafa göndereceğiniz şey için bile birkaç yıl bekleniyor. Bunun için seçim işlemleri hukuk mahkemeleri dışında görülüyor, seçim yargısı beklemeye gelmez. Çünkü hukuk mahkemelerinde işler uzun sürer. Seçim kısa sürede yapılan bir şey olduğu için seçim yargısı ayrıdır ve süreleri çok kısadır. Karar alma süreleri de çok kısadır.
BUTLAN KARARI ALAN YARGIÇ GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMIŞ OLUR
Diyelim ki mahkemeden butlan kararı çıktı ve üst mahkemelere yapılan itirazdan aksi bir karar çıkmadı. Anayasa Mahkemesi’ne gidilebilir mi?
Temel hakları ihlal eden kararlar için bireysel başvuru yoluna AYM’ye gidilebilir elbette. Ancak şunu söylemek gerekir: Böyle bir karar alınır ve üst mahkemelerde onaylanırsa açıkça hukuka aykırıdır ve bütün yargıçlar görevi kötüye kullanma suçunu işlemiş olur. Böyle bir kararı alan yargıç yetki ve görev alanının açıkça dışına çıkmış, hukukta yeri olmayan bir karar almış demektir. Bunu yaparsa bir yerden talimatla yaptığı düşünülür. Başka açıklama olamaz.
Diyelim ki talimatla böyle bir karar aldılar. Bunu alan herkes kendisi için de ileride en basitinden görevi kötüye kullanma suçu bakımından ayrı bir soruşturma sürecini göze almış olur.
REJİM DEĞİŞTİRMEYE YÖNELİK ORGANİZE BİR FAALİYET
Butlan kararı çıktı ve görev kötüye kullanıldı diyelim. Bu kararları veren mahkemelerle ilgili süreç nasıl işleyecek?
Sıradan bir yanlış karar verme meselesi olmaz bu. Muhalefeti dizayn etmek anlamına gelir. Siyasi partiler, demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Yönetimlerini, üyeleri belirler. Bir iktidar, kontrol ettiği yargı eliyle rakibini belirliyorsa orada demokrasi biter. Türkiye Cumhuriyeti’nin rejimini değiştirmek üzere organize, örgütlü bir faaliyet söz konusu olur. Anayasamız diyor ki; “Egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir. Egemenliğin kullanılması hiçbir surette bir kişiye veya bir zümreye bırakılamaz. Hiç kimse kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.” Muhalefeti dizayn etmek, doğrudan milli egemenliğe yönelik bir müdahaledir. Serbest seçimleri ortadan kaldırmaya yönelik bir eylemdir. Butlan kararı çıkarsa bu görevi kötüye kullanma suçunun şeklinin en ağırını oluşturur.
Böyle bir görev ve yetki gaspında ilgili hakime müdahale etmesi beklenecek ilk yer, Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) olur. Adalet Bakanlığının izni ile hakların soruşturma açılır. Bugün bu kararlar alınamazsa yarın öbür gün başkaları gelir ve 2802 sayılı kanuna göre müfettişleri görevlendirir, Türk Ceza Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre bu kişiler hakkında da gerekli soruşturmalar açılır.
Neden bunu söylüyorum. Bu yapılmakta olan basit bir şey değil. Bu sıradan bir yargılama süreci değil. Rejimi değiştirmeye ve muhalefeti dizayn etmeye yöneliktir. Ülkemizde siyasi rekabeti bitirmeye yöneliktir. Türkiye’de siyasi rekabete dayanan rejimi bitirmek, anlamına gelir böyle bir karar. Milli egemenlik ilkesini tasfiye etmektir. Her hangi bir demokratik rejimde oyu ne olursa olsun en küçük partiyi bile yargı dizayn edemez kaldı ki 1. parti. Özellikle de bu kadar açık bir yetki gaspıyla.
Bu kararlar çıkarsa sonuçları ne olur?
Bu kararı aldıranlar için de kötü sonuçları olur. Yarın öbür gün bu işler tersine döndüğü zaman Ak Parti’nin kendi içinde mühürsüz oy pusulaları da dahil olmak üzere seçim yargısına göre süresi geçmiş olan ne kadar hatalı işlem varsa yargılanmasının yolunu açarsınız. Geçmişte seçim yargısı tarafından göz ardı edilmiş olan bütün o hususlar hukuk mahkemelerine bıraktığınız zaman birileri de gelir onları da açar.
Herkes kendi yetki alanı içerisinde kalmalıdır. Talimat kimden gelmiş olursa olsun.
Bu yol Türkiye için iyi bir yere çıkmaz. Her yargıç anayasanın kendisine verdiği yetki sınırı içerisinde kalmalıdır.
Burada hukuk şunu diyor: Bu siyasi partilerin büyük kongresinde yaptığı seçim işleri seçim yargısına tabidir. Süresi de geçmiştir. Yeri de, hukuk mahkemesi ya da ceza mahkemesi değildir. Bunun dışına çıkarlarsa yarın öbür gün başkası için de çıkılır.