1960’lar Türkiye’sine yön vermek amacıyla yayımlanan Yön Dergisi, yakın tarihe damgasını vurmuş yayın organlarından biri olarak büyük bir düşünsel ve siyasal miras bırakmıştır. O zamana kadar konuşulmayan, hatta konuşulması yasak olan birçok konuyu sayfalarına taşıyan Yön, sosyalizmin aydınlar arasında tanınması ve yaygınlaşmasında önemli bir rol oynamıştır. Sosyalizme dair söyleyecek sözü olan herkesin yolu bir şekilde Yön’den geçmiştir.
Sıkıyönetim mahkemesi tarafından 14 ay süreyle kapatılması dışında, kesintisiz olarak beş buçuk yıl boyunca yayımlanan dergi, 222. sayısıyla birlikte yerini, iki yıl sonra çıkacak olan Devrim Dergisi’ne bırakmıştır.
Yüksek Tiraj, Büyük Etki
Otuz bine yakın tiraja sahip sosyalist bir düşün dergisi olarak döneminde büyük yankı uyandıran Yön, devletin resmî kurumlarının dahi abone olduğu bir yayın organı hâline gelmiştir. Doğan Avcıoğlu ile özdeşleşen Yön Dergisi, yalnızca bir düşün dergisi olmakla kalmamış, aynı zamanda iktidar stratejisine sahip bir siyasi hareketin de sözcülüğünü üstlenmiştir.
Avcıoğlu, bu misyonu şöyle ifade etmiştir:
Yön, yalnızca entelektüel bir tartışma platformu değildir; biz bu memlekette iktidarın kimde ve ne amaçla olması gerektiğini tartışmakla kalmıyoruz, o iktidarı kurmaya da talibiz.[1]
1950’li yılların ikinci yarısında edindikleri yayıncılık ve yazarlık pratiğini, 27 Mayıs 1960 İhtilali sonrasında oluşan yeni denklemde bir üst aşamaya taşıyan Doğan Avcıoğlu, İlhami Soysal, Mümtaz Soysal ve İlhan Selçuk öncülüğünde yayımlanan Yön, Türkiye’nin kalkınması ve çağdaş Batılı devletler seviyesine ulaşmasının önkoşulu olarak gördükleri Türkiye’ye özgü bir sosyalizm kuramı aracılığıyla Türkiye sol hareketinin bugünlere uzanan mücadele ve kuramsal mirasına önemli katkılar sunmuştur.
Zinde Güçler Stratejisi ve Sınıfa Dayalı Analiz
İşçi sınıfı temelli bir mücadele zemininin Türkiye için henüz erken olduğunu savunan Yöncüler, “zinde güçler” olarak tanımladıkları aydınlardan oluşan asker-sivil zümre öncülüğünde, Türkiye’de yarım kalan Kemalist devrimin, kuruluş kodlarına uygun ancak sosyalizan bir içerikle tamamlanması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
Türkiye’nin kurtuluşunun, emekçilere yaslanan kamucu ve millî bir kalkınma paradigmasıyla mümkün olacağını savunan Yöncüler, iktidar stratejilerini ve eylem pratiklerini dönemsel koşullara göre güncellemişlerdir. Başlangıçta, 27 Mayıs’ın öngördüğü köklü reformların hayata geçirilmesi için bu süreci yönlendirecek güçlere baskı uygulanması gerektiğine dair iyimser bir yaklaşım sergilemişlerdir.
Bu doğrultuda 1965 seçimlerinde CHP ile TİP’i desteklemişler; ancak seçim sonuçlarının hayal kırıklığı yaratmasıyla birlikte, zinde güçler önderliğinde doğrudan iktidarın devralınmasına yönelik bir strateji geliştirmeye yönelmişlerdir. “Yarının Türkiyesi” artık yönünü bulmuştu; geriye kalan görev, bu yönde ilerlemekti. Bu süreç, 1969 yılında yine aynı kadro tarafından çıkarılan Devrim Dergisi ile yeni bir aşamaya geçmiştir. Devrim artık iktidar yolunda harekete geçmenin yayın organı olacaktı.
Doğan Avcıoğlu, bu yön değişimini şöyle dile getirmiştir:
Sandıkla sosyalizme gidilemeyeceği açıktır. Türkiye gibi yarı-sömürgeleşmiş, sınıfları örgütsüz bir toplumda, devrim ordu içindeki ilerici unsurların kararlı müdahalesiyle mümkün olabilir.[2]
Aydınlanmacı Gelenek ve Sosyalizme Eklemli Kemalizm
Yeni Osmanlılar, Jön Türkler, Kemalistler ve Kadro Dergisi çizgisinde şekillenen siyasal mirası benimseyen Yön-Devrim Hareketi, 150 yıllık aydınlanmacı geleneği Kemalizme eklemlenmiş bir sosyalizm anlayışıyla radikal bir noktaya taşımayı hedeflemiştir. Önceki hareketlerin en büyük zaafının “fikirsizlik” olduğunu savunan Yöncüler, olay ve olgulara sınıf perspektifiyle bakmayı ve diyalektik yöntemi esas almayı benimseyerek selef hareketlerden köklü bir kopuş yaşamışlardır.
Avcıoğlu, bu kopuşu açık biçimde şu sözlerle ortaya koyar:
Kadro hareketi, Türk devrimini bir burjuva kalkınmacılığına indirgedi. Biz ise halkın örgütlü gücüne dayanan sosyalist bir kalkınma modelini savunuyoruz.[3]
Cumhuriyetin Kurucu Değerlerinin Yeniden Yorumlanması
Yöncüler, Cumhuriyet Türkiyesi’nin kurucu ilkeleri olan devrimcilik, devletçilik, halkçılık ve milliyetçilik gibi kavramları yeniden yorumlamış, sosyalizan bir içerikle donatmışlardır.
Milliyetçilik, Yöncüler için anti-emperyalist bir mücadele zemininde yeniden ele alınmıştır. Sağcı çevrelerin tekelinde olan, anti-komünizmle bütünleşmiş milliyetçilik yerine, yurtseverlik temelli, halkçı ve ilerici bir milliyetçilik anlayışı geliştirilmiştir. Özellikle Mısır’daki Hür Subaylar Hareketi ve lideri Cemal Abdünnasır başta olmak üzere, Arap ülkelerinde ortaya çıkan seküler ve sosyalist karakterli milliyetçi hareketlerden ilham alınmıştır.
Halkçılık anlayışı açısından da Yöncüler, seleflerinden belirgin biçimde ayrılmışlardır. Kemalistler ve Kadro hareketi, halkçılığı, toplumsal sınıf çatışmasını reddeden, meslek zümreleri arasında dayanışmaya dayalı bir model olan solidarizm üzerinden şekillendirmiştir. Bu yaklaşım, Auguste Comte’un toplumsal ahenk anlayışına yaslanmaktadır. Yöncüler ise halkçılığı, 1920’de TBMM’de kabul edilen Halkçılık Beyannamesi temelinde ele almış, bu ilkeye sınıfsal bir içerik kazandırmışlardır.
Yön-Devrim Hareketi’nde Halk, Devrim ve İktidar Stratejisi
Yön-Devrim Hareketi’ne göre, toplumun temel dinamiği farklı meslek grupları arasındaki bir uyum değil; emek ile sermaye arasındaki çelişkidir. Bu anlayışa göre “halk”, emperyalizm ve onun yerli işbirlikçileri tarafından sömürülen, çıkarları mevcut sistemle çatışan alt ve orta sınıflardan oluşur. Başta işçiler olmak üzere, köylüler, küçük üreticiler ve emekçi aydınlar bu halk tanımının öznesidir.
Bu bağlamda Yöncüler, ‘millet’i İttihatçılıkta, Kemalizmde ve Kadroculukta olduğu gibi “toplumsal bir bütün” ya da birbirinin “lazım ve mülzemi” olan meslek zümrelerinin toplamı olarak görmemiştir. Aynı şekilde “halk”ı da “millet” ile eş anlamlı kabul etmemişlerdir. Avcıoğlu’na göre “Bizim halk dediğimiz, elinde üretim aracı olmayan, emeğiyle geçinen insanlardır. Onların karşısında duranlar, ister yerli olsun ister yabancı işbirlikçisi, halk düşmanıdır.”[4] Halkı, milletin içindeki emekçi sınıflar olarak tanımlayan hareket, bu yaklaşımın doğal bir sonucu olarak, millete “lazım” olan burjuva, tüccar ve toprak sahibi sınıfları yaratmayı ve himaye etmeyi değil; tersine, halkı sömüren ve yabancılarla işbirliği yapan bu “gayrimilli” sınıfları ekonomik ve politik açıdan tasfiye etmeyi hedeflemiştir. Bu yaklaşım, hareketin “halkçılık” anlayışının temelini oluşturmuştur.
Yön-Devrim Hareketi, ‘millet’i İttihatçılıkta, Kemalizmde ve Kadroculukta olduğu gibi ‘içtimai bir bütün’ ya da birbirinin ‘lazım ve mülzemi’ meslek zümrelerinin bir toplamı olarak görmediği gibi, ‘halk’ı da ‘millet’le eş anlamlı olarak ele almıyordu. Halkı, milletin içindeki emekçi sınıflar olarak tanımlayan akım, bu tanımın bir sonucu olarak, millete lazım olan burjuvaları, tüccarları ve toprak sahiplerini yaratmayı ve himaye etmeyi değil, tersine, halkı sömüren ve yabancılarla işbirliği yapan bu ‘gayrimilli’ sınıfları ekonomik ve politik bakımdan yok etmeyi amaçlayan bir halkçılık anlayışına sahipti.[5]
Yöncülere göre 1960’lar Türkiyesi’nin önündeki hedef doğrudan sosyalizm değil, sosyalizmin toplumsal ve iktisadi koşullarını hazırlayacak geçici bir dönemin inşasıydı. Bu süreçte iktidar; emekçilerle birlikte çıkarları mevcut sistemle çelişen milli burjuvazi ve küçük burjuvaziyle paylaşılacaktı. Doğan Avcıoğlu’na göre, bu dönemde ağır sanayiye öncelik verilerek Türkiye kalkınacak ve bu kalkınma süreci sonunda güçlü bir işçi sınıfı oluşarak, nihai olarak iktidarı tamamen devralacak ve sosyalist dönüşümü gerçekleştirecekti. Bu sürecin öncülüğünü ise zinde güçleri barındıran bir Devrimci Parti üstlenecekti. Yöncüler, önceki dönemlerde “fikriyatsızlık” nedeniyle yozlaşan devrimlerin aksine, bu kez bilinçli bir öncü partinin ideolojik ve politik rehberliğinde başarıya ulaşabileceğine inanıyordu.
Ancak 1965 seçimlerinden sonra hareketin iktidar stratejisi önemli bir değişime uğradı. Parlamenter rejim içinde hızlı kalkınmayı hedefleyen “demokratik milli kurtuluş hareketi” anlayışı yerini, ancak devrim yoluyla köklü değişimlerin mümkün olabileceği fikrine bıraktı. Yöncülere göre Türkiye gibi azgelişmiş bir ülkede sosyalizme geçiş, ancak aşamalı bir devrim stratejisiyle gerçekleşebilirdi. Bunun için öncelikle işçi sınıfı ve emekçileri baskı altında tutan mevcut iktisadi ve toplumsal düzen değiştirilmeliydi. Aynı zamanda, tutucu güçlerin siyasi ve kültürel hegemonyası altındaki halkın bilinçsel yabancılaşması kırılmalı, yani “ayağındaki prangalar” çözülmeliydi.
Bu doğrultuda, sosyal, siyasal ve iktisadi yapıda köklü bir dönüşüm için tek yol, “vurucu güç” olarak tanımladıkları Atatürkçü subayların önderliğinde gerçekleştirilecek bir ihtilaldi. 1969 yılında yayın hayatına başlayan Devrim dergisi, bu sürecin hem teorik propagandasını yapmak hem de eylem çağrısını duyurmak amacıyla kurulmuştur. Yöncüler, “cici demokrasi” olarak niteledikleri mevcut parlamenter sistemin, tutucu güçler koalisyonunun bir aracı olduğunu savunmaktaydılar. Bu nedenle, anti-emperyalist ve anti-feodal temellere dayanan yeni bir sistem aracılığıyla bu koalisyonun ekonomik ve politik diktasına son verileceğini vurguluyorlardı.
Askerlerin öncülüğünde gerçekleştirilecek bir devrimin başarıya ulaşabilmesi için ise işçi, köylü ve aydınların en bilinçli unsurlarını bünyesinde toplayan bir devrimci partinin öncülüğü zorunluydu. Gökhan Atılgan’ın da belirttiği gibi, bu partinin hedefi; toprak reformu, sosyal konut politikaları, belli başlı sektörlerin kamulaştırılması gibi radikal dönüşümlerle hem kendi toplumsal tabanını güçlendirmek hem de geniş kitlelere ideolojik eğitim vermekti.[6]
9 Mart Hazırlıkları, 12 Mart Darbesi ve Sonrası
Yön-Devrim Hareketi, teorik çerçevesini çizdiği devrim sürecini hayata geçirmek amacıyla 1960’ların sonlarında somut örgütlenme faaliyetlerine girişti. Bu süreçte, sivil kadrolarla ilişkili bir grup subay, özellikle genç kurmaylar ve sol eğilimli orta rütbeli askerler, Yöncülerle temas kurarak “milliyetçi, halkçı, devrimci” bir ihtilal için hazırlıklara başladı. 9 Mart 1971’de yapılması planlanan bu müdahale, Yöncüler tarafından kurgulanan aşamalı devrim stratejisinin ilk adımı olacaktı.
9 Mart müdahalesi, yalnızca bir askeri darbe değil; anti-emperyalist, anti-feodal, halkçı ve devletçi temeller üzerinde yeni bir düzen kurmayı hedefleyen ideolojik bir devrim olarak tasarlanmıştı. Doğan Avcıoğlu ve arkadaşlarının çevresinde şekillenen bu girişim, Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki Kemalist ve sol eğilimli subaylardan destek görüyordu. Ancak bu hazırlıklar, ordu içerisindeki daha muhafazakâr ve geleneksel hiyerarşiye bağlı üst kademe tarafından tehdit olarak algılandı. Bu nedenle, 9 Mart’ta gerçekleştirilmesi planlanan müdahale engellendi ve kısa bir süre sonra, 12 Mart 1971’de Genelkurmay Başkanlığı’nın öncülüğünde gerçekleştirilen bir muhtıra ile hükümete el çektirildi. 12 Mart Muhtırası, Yöncüler tarafından hazırlanan devrimci kalkışmanın önünü keserken, askeri vesayetin restorasyonunu temsil eden otoriter ve baskıcı bir dönemi başlattı. 12 Mart süreciyle birlikte Avcıoğlu ve 9 Mart çevresi hakkında soruşturmalar açıldı; birçok subay ordudan ihraç edildi, bazı sivil kadrolar da tutuklandı. Ancak bu girişim, doğrudan silahlı bir ayaklanmaya dönüşmediği ve etkili bir halk desteğine dayanmadığı için kalıcı bir siyasi yapı oluşturamadı.
12 Mart’ın ardından Doğan Avcıoğlu siyasi arenadan büyük ölçüde çekildi. Yön ve Devrim dergileri kapandı; Avcıoğlu bir süre gözaltına alındı, yargılandı fakat beraat etti. Bu dönemde aktif siyaseti bırakma kararı aldı ve kamuoyundan büyük ölçüde uzaklaştı. Buna karşın, yazı faaliyetlerini sürdürdü. 1970’li ve 80’li yıllarda tarihsel ve siyasal analizlere yönelerek Türkiye’nin yakın tarihine dair önemli eserler kaleme aldı. Doğan Avcıoğlu, düşünce üretimini her ne kadar devam ettirmiş olsa da, 9 Mart başarısızlığı ve 12 Mart sonrası koşullar nedeniyle bir daha önceki dönemlerdeki gibi siyasal yön verici bir rol üstlenemedi. 1983 yılında yayıncılık ve araştırma faaliyetlerine son vererek tamamen inzivaya çekildi. 1989 yılında İstanbul’da yaşamını yitirdi.
Yön-Devrim Hareketi’nin Kalıcı Mirası
Doğan Avcıoğlu’nun fikri liderliğinde şekillenen Yön-Devrim Hareketi, Türkiye solunun en güçlü damarlarından biri olarak sonraki kuşaklara derin bir miras bırakmıştır. Sosyalist bir fikir dergisi olarak yayın hayatına başlayan Yön, sosyalizm kavramını Türkiye kamuoyunda ilk kez bu denli görünür kılmış, cesur yayın politikasıyla o zamana kadar tabu sayılan pek çok konuyu gündeme taşımıştır.
“Türkiye’nin yönünü bulmak” amacıyla yola çıkan dergi, kısa sürede bir yayın organının ötesine geçmiş; onun etrafında şekillenen ve Türkiye sol hareketi içinde özgün bir gelenek oluşturan Yön-Devrim Hareketi, yalnızca teorik üretimle yetinmeyip iktidarı hedefleyen, eyleme çağıran, aksiyon alan bir yapı haline gelmiştir.
Hareketin birçok tezi ve iktidar stratejisi elbette tartışmaya açıktır. Zinde güçlerin öncülüğünde, ilerici subayların kılıç darbesiyle iktidarı ele geçirme perspektifi; sınıf temelli, kitle mücadelesine dayanan sosyalist anlayıştan farklı bir yol ve yöntem önermekteydi. Bu yönüyle Yön-Devrim Hareketi, hem özgün hem de eleştiriye açık bir deneyimdir.
Ancak tüm bu tartışmaların ötesinde, hareketin Türkiye’nin düşünsel dünyasına ve mücadele geleneğine yaptığı katkı yadsınamaz. Doğan Avcıoğlu’nun kaleme aldığı, ülkenin geleceğine dair bir siyasal-iktisadi ütopya niteliğindeki Türkiye’nin Düzeni, bir dönemin en çok okunan eserlerinden biri olmuş; bugün hâlâ yeni baskılarıyla genç kuşaklara ulaşmaktadır.[7] Bu durum, memleketin iktisadi kalkınması ve siyasal bağımsızlığı için kafa yoran herkesin bu eseri bir “başucu kitabı” olarak görmesinin tesadüf olmadığını göstermektedir.
Çünkü Yön-Devrim Hareketi, sadece bir dönem değil, bir fikrin, bir iddianın ve bir arayışın adıydı.
KAYNAKÇA:
Avcıoğlu, Doğan. Devrim Üzerine: Yazılar. Ankara: Tekin Yayınevi, 1971.
Avcıoğlu, Doğan. Türkiye’nin Düzeni: Dün-Bugün-Yarın. İstanbul: Bilgi Yayınevi, 1968.
Avcıoğlu, Doğan. Yol. Ankara: Tekin Yayınevi, 1972.
Atılgan, Gökhan. Yön‑Devrim Hareketi: Kemalizm ile Marksizm Arasında Geleneksel Aydınlar. Ankara: Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2024.
Yön Dergisi. “Yön’ün Açıklaması.” Sayı 1. 20 Aralık 1961.
[1] Doğan Avcıoğlu, “Yön’ün Açıklaması,” Yön, sayı 1, 20 Aralık 1961, s. 2.
[2] Doğan Avcıoğlu, Devrim Üzerine: Yazılar, (Ankara: Tekin Yayınevi, 1971), s. 114.
[3] Doğan Avcıoğlu, Türkiye’nin Düzeni: Dün-Bugün-Yarın, (İstanbul: Bilgi Yayınevi, 1968), s. 93.
[4] Doğan Avcıoğlu, Yol, (Ankara: Tekin Yayınevi, 1972), s. 77.
[5] Gökhan Atılgan, Yön Devrim Hareketi: Kemalizm ile Marksizm Arasında Geleneksel Aydınlar (Ankara: Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, 2024), s. 128.
[6] Gökhan Atılgan, Yön‑Devrim Hareketi, s. 232.
[7] Avcıoğlu bu kitap hakkında şunları söylemiştir: “Türkiye’nin Düzeni, bir çıkış yolu önerisidir. Yalnızca bir teşhis değil, bir tedavi reçetesidir. Kime karşı? Emperyalizme, tekelci sermayeye ve onların yerli uzantılarına karşı.”